İSYAN, DİN ve DEVLET
Tarih bilimindeki en büyük soru şudur: Sanayi devrimi neden Avrupa’da yapıldı?
Tarihte, Roma haricinde bütün büyük medeniyetler Avrupa dışında filizlenmiştir. Ortaçağda, Paris’in ve Londra’nın nüfusları 10,000 civarındayken; Bağdat’ta bir milyon insan yaşıyordu. Avrupa’da demircilik bilen insan o kadar azdı ki, yıpranmış zırhlar demir parçalarıyla yamanır ve yüz, iki yüz yıl boyunca kullanılırdı. Aynı dönemde Çin, kurduğu fabrikalarda senede 125,000 ton çelik üretiyordu.
Öyleyse neden, teknolojiyi ve sanayiyi geliştiren güç, Doğu değil de Batı oldu?
Bunun bir sebebi isyanlardır.
Batı’da isyan, olumlu bir etki olarak görülür. Zira bazı isyanlar, Batılı ulusların aşama kat etmesine yaramıştır. Fransız devrimi gibi. Amerika’da cumhuriyeti kuran Amerikan Devrimi gibi. İngiltere’de Krallığı bir süreliğine kaldıran İngiliz Devrimi gibi.
Buna mukabil, Doğu’daki isyanlar genellikle korkunç kıyımlar getirdi ve milletlere fayda sağlamadı. İran’daki Mazdek isyanı, bir gün içinde 80,000 kişinin idam edilmesiyle bastırıldı.Çin’deki Taiping isyanında 25 milyon insan öldü. Osmanlı’daki Celali İsyanları 100 yıldan fazla sürdü ve devleti çökme noktasına getirdi.
İsyan tehlikesi, Doğu devletlerini tutucu yaptı. İsyanlardan canı yanan Şarklı, her türlü yeni fikre şüpheyle bakmaya başladı. Geri kalmaya mahkum oldu.
Doğu’da isyanlar, genellikle din adına yapıldılar. Çinli Taipingler, tek Tanrılı inanca sahip dini bir örgüttü. İranlı Mazdekçiler de öyle. Celaliler de yine dini kaygılarla isyan ettiler.
Bizans İmparatorluğu’nun on asırlık tarihinde yüzlerce ayaklanma vardır. Fakat bunlardan yalnızca altısı din yüzünden çıkmıştır. Ve bu altı isyanın hiçbiri Hıristiyanlarca çıkarılmamıştır. Hepsi Bizans topraklarında yaşayan Musevilerin, İranlıların vs. isyanlarıdır.
Bizanslılar da dindar bir toplumdu. Sanılanın aksine, son derece tutucuydular. Bizanslı için din, bizim için olduğu kadar önemliydi. Öyleyse neden Bizanslı, din adına kendi devletine karşı kılıç kaldırmadı? Bu soruyu kendimize sormamız gerek.
Bizans imparatorları, rahiplerin fazla güçlenmesine asla izin vermezdi. Kendi dindaşlarına karşı Müslümanlarla ittifak yapmaktan da çekinmezlerdi. Ancak dini duygulara yenik düştükleri de oldu. İmparator 7. Konstantin, Hazarlarla Bizans arasındaki ittifakı bozdu. Hıristiyan olmayan bir devleti desteklemeyi istememişti. Bu hata Bizans’ın felaketi oldu, çünkü Türkmenlerin Hazar engeline takılmadan Anadolu’ya akmasına yaradı.
İşte bu sayede, bir zamanları Hıristiyanlığın iki kalbinden biri sayılan İstanbul’da bugün Süleymaniye’nin kubbesi yükseliyor.
Dini korumak saplantısıyla kendi milletinin çıkarına ihanet edenler, ne devletlerini ne de dinlerini muhafaza edemezler.
Din, o kadar büyük bir güce sahiptir ki devlet işlerine bir kez bulaşırsa, geriye kalan her şeyi bir kenara iter. Reelpolitik unutulur; hukuk ve bilim ancak din adamının kelamıyla çelişmediği sürece umursanır. Kurulan bu düzene karşı çıkanlar, yine dini kullanmaya yeltenirler.
Osmanlı devrinde 57 tane ayaklanma yaşanmıştır. Bunların çoğu dini isyanlardır. İlk bakışta, etnik ayrılıkçı hareketler sanılan Kürt isyanlarının bile çoğu, din temeline dayanır. Örneğin Şeyh Ubeydullah isyanı (1880) gibi. Veya “Hıristiyanlarla ve Yezidilerle savaşmak” bahanesiyle ayaklanan Mir Muhammed’in isyanı (1833) gibi.
Fethullah Gülen (FETO) örgütünün terör eylemleri gösteriyor ki, devleti ele geçirmek için en kestirme yol, bugün bile dini duyguları sömürmekten geçiyor.
Ali BİLİR