Mesut barzani Türkiye ye geldi diye sözde bu ülkeyi düşündüğünü söyleyen bundan medet uman şarlatanlar iş birlikcilerine bu figanlarının sebebi tarihimizi bizden saklayanların üşaklığına yapanlardır
Çünkü çerkez asıllı ilk istikbaratı kuran rahmetli kuşçu eşref sançar beyle kürt asıllı barzaninin rahmetli dedeleri Sütçü İmamların, Şahinbeylerin, Arslan Beyler’in, Polat Beyler’in, Karayılanlar türklerden oluşan ejdatlarımız birlikte ordu oluşturup ırakı süriyeyi gazi antebi şanlı urfayı hatayı hicazı ingilizlerden fransızlardan geri aldılar neden cumhuriyet kurulurken o bölgelerimizin adını şark koydular onları bizlere düşman gösterdiler bizleri de onlara ihanet eden onları dışlayan ülke konumuna koydular çünkü kürtlerle çerkezler vede türkler sırt sırta verdiği zaman hep muafak müzafer olmuştur taqrihte hiç bir zaman yenilmemişlerdir ne zaman biz<leri parcaladılar hep acı hüzün keder yaşadık yaşattılar bu feryat figanlar ondandır saygılarımla
MİLLİ MÜCADELEDE GAZİANTEP, URFA VE MARAŞ KAHRAMANLIKLARI
Bunlar Kurtuluş Savaşımızın acılarla dolu hatıralarının yadigarlarındandır..
622 yıllık Osmanlı İmparatorluğunun tarih olması sonucunu doğuran I. Dünya Savaşından yenilerek çıkmıştık.. Galip İtilaf Devletleri Mondros Mütarekesinin kendilerine verdiği hakları kullanarak yurdumuzu dört bir yandan işgale başladılar. Üç yıl önce silah gücüyle giremedikleri ve “Bu Çanakkale geçilmez!” diyerek tornistan yapıp kalan gemileri ile çekip gittikleri Boğazlar’ımızdan şimdi ellerini kollarını sallaya sallaya giriyorlardı.
Kendi aralarında yaptıkları mutabakata göre, Güneydoğu Anadolu’muzda Musul ve çevresini Fransızlar’a bırakmışlardı. Ne var ki, İngiliz müttefiğine kazık atıyor, silah gücü ile giremediği Musul’u terk etmemekte direnen Ali İhsan Sabis Paşa’dan, tehdit ve entrikalarla teslim aldıktan sonra, kuzeye doğru ilerlemeye başlıyordu. 17 Aralık 1918’de Antep’i işgal ettiler, 23 Şubat 1919’da Maraş’ı, 24 Mart 1919’da da Urfa’ya girdiler. Topraklarımız çiyneniyor, insanlarımız tutsak alınıyor, biz can derdinde iken İngiliz’le Fransız post kavgasındadır..
İki işgalci Devlet nihayet aralarında anlaşıyor ve topraklarımızı İngiliz boşaltıyor, Fransız askerleri 30 Ekim 1919’da Maraş ve Urfa’ya, 5 Kasım 1919’da da Antep’e giriyor..
Sanki babalarından miras kalmış da diledikleri gibi al gülüm-ver gülüm muamelesi yapıyorlar.. Fransızlar, yanlarına Ermeni’leri de takıp bu üç şehirimize giriyorlar ama, o toprakları atalarının kanı pahasına kendilerine vatan yapmış Antepli, Urfalı, Maraşlı sonuçta geldiklerine pişman ediyor. İşte yukarıdaki Gazi, Şanlı, Kahraman sıfatları, her biri başlı başına birer destan olan yöre insanının direnişinin yadigarıdır.
O destanlarda, Sütçü İmamların, Şahinbeylerin, Arslan Beyler’in, Polat Beyler’in, Karayılanlar’ın efsaneleşen yiğitlikleri yatar.. Bunları anlatmaya kalkışsak bir tanesi bile bu sütunlara sığmaz.
Onun için Antep Savunmasından başlayarak birkaç satırla o kahramalık destanlarını özetlemeye çalışayım. Antep savunması Antep halkının, sokak sokak, hane hane, fert fert Fransız işgalcisine ve peşine takıp getirdiği Ermeni milislerine karşı verdiği direnişin hikayesidir. Bu direniş önce insiyaki başlamış, sonra giderek genişleyip örgütlenmiştir. Sivas Kongresi’nden sonra Anadolu ve Rumeli Müdaafaai Hukuk Cemiyeti Temsil Heyeti Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde, yurdun her karış toprağındaki direniş gibi Antep savunmasının da örgütlenmesinde etken olmuştur.
Arslan Bey ve Polat Beyler’in önderliğinde Antep Kuvvai Milliyesi oluşturulmuş, kısa sürede düşmana zarar verir hale gelmiştir. Karayılan lakaplı bir köylü ortaya çıkmış, Karabıyıklı köyünde Fransızlar’a çok ağır zayiatlar verdirmiştir. Kilis-Antep yolunu Şahin Bey isimli yiğit tutmuş, düşmanı geçirmemiş, Antep’in çevresinde tamamen Kuvvacıların egemen hale gelmesini sağlamıştır. Böylelikle işgalci Fransız’ın karargahının çevre ile ilişkisi kesilmiş, şehirde kısılıp kalmıştır. Kuvvacılar Antep’teki karargaha getirilen ikmal ve yiyecek konvoylarına baskınlar vererek ele geçirmişler, Fransız işgal ordusunu şehirde ikmalsiz bırakmışlardır. İçerden halkın sabotaj hareketleri, dışardan kuvvacıların fedakarca baskınları sonunda Antep şehrinin kuzey kısmı Kuvvacıların eline geçmiştir.
1 Nisan 1920 günü kaçan bir tutukluyu yakalamak isteyen jandarmanın havaya ateş etmesi bir kıvılcım etkisi yapmış, binlerce Anteplinin harekete geçmesinde etken olmuştur. Halkın ayaklandığını gören Fransız askerleri korkuya kapılmışlar, vatandaşlar da Fransız askerlerini kolayca yakalayarak esir almaya başlamışlardır. Böylece Antep şehrinin kuzey bölümü Kuvvayı Milliye’nin eline geçmiş, güneyi Fransız askerinin işgalinde kalmıştır. Kuvvayı Milliyecilerle Fransız işgal kuvvetleri arasındaki sokak çatışmaları sürüp gitmiştir. Duruma çare bulmak için Suriye’deki Fransız tümeni Antep’e getirilmiş, şehir kuşatılmış, iki ay süre ile bombardımana tabi tutulmuştur. Sonunda silahsız, cephanesiz vatanını savunmaya çalışan Kuvvacılar daha fazla dayanamamış, direniş kırılmıştır. Fransızlar 9 Şubat 1921 tarihinde Antep’i teslim alabilmişlerdir.
Halkın gösterdiği bu şanlı direniş bütün İslam dünyasında yankılar uyandırmıştır. TBMM de aldığı bir kararla şehre Gazi unvanı vermiş, eski adı ile Ayıntap olan şehir o tarihten sonra Gaziantep adını almıştır.
10 ay Fransız işgalinde kalan Antep, Fransızlar’la imzalanan 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşmasından sonra işgalden kurtulmuştur. Bu antlaşma gereğince Fransızlar 25 Aralık günü şehri boşaltmışlar, şehirde sonsuza kadar dalgalanacak olan Türk bayrağı yeniden yükselmiştir..
KAHRAMANMARAŞ VE SÜTÇÜ İMAM
İşgalci İngilizler, Maraş’ı 30 Ekim 1919’da diğer işgalci Fransız’a devrediyorlar.. Tabii kuyruklarında yine Ermeni.. Silahlı küstah Ermeni çeteleri, silahsız şehir halkına zulüm yapmağa, hakaret etmeğe, kadınlara kızlara sarkıntılığa başlıyorlar. İşgalin ertesi günü, birkaç Fransız askeri şehrin çarşısında dolaşmaya çıkıyor.. Ermeni yağcılar da onlara mihmandar olup gezdiriyorlar.. Bu sırada hamamdan çıkan bir Türk kadınının peşine düşen Ermeniler kadının yüzünü açmağa çalışıp peçesini yırtıyor. Halk olaya müdahele edince, elindeki silaha güvenip kabadayı kesilen ahlaksız Ermeni onlara ateş açıyor ve birkaç Türkü dipçikliyor, yaralıyor. Halk çaresiz ve ağlamaklı.. Ama elinden gelecek bir şey de yok.. Tam bu sırada Uzunoluk Camisinin imamı sahneye çıkıyor.. Silahını ateşleyip Ermeniyi öldürüyor. Kendisi de kaçıyor.. Bu kıvılcım Maraş halkının silaha karşı ortaya koyduğu kahramanca direnişi başlatmaya yetiyor. Halkın direnişini Kuvva-i Milliye örgütlüyor ve 29 Kasım 1919’da Maraş Müdafaai Hukuk Cemiyeti kuruluyor. 13 Ocak 1920 Araplar, 19 Ocak 1920 Harabe çatışmaları Maraş’ta Fransız ve Ermenilere karşı yapılan şehir savaşlarının tarihe geçen isimleridir.. İşgalci Fransızlar 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşmasından sonra Maraş’ı terk edip geldikleri gibi gidiyorlar. Sütçü İmam Kahramanmaraş’ın kurtuluş simgesidir ve burada kurulan Üniversiteye Sütçü İmam Üniversitesi adı verilerek ismi ölümsüzleştirilmiştir.
TBMM 7 Şubat 1973 tarihinde aldığı bir kararla Maraş şehrinin adını Kahramanmaraş olarak değiştirmiştir. Maraşlılar kahramanlıkları ile bu ismi hak etmişler ve isimleri ile övünmektedirler.
URFANIN ŞANLIURFA OLUŞU..
30 Ekim 1919’da İngilizler’in boşalttığı Urfa’da Fransız işgali başladı. Tarihi boyunca hür yaşamış milletimiz, işgale asla razı olamazdı. Urfa’da da olmadı. Urfa halkı da işgale karşı direniş başlatmakta gecikmedi. Her gün kent sokaklarında Fransız askerlerine karşı yapılan hareketler kısa sürede Kuvvayı Milliyeciler tarafından örgütlü hale getirildi. Sık sık çıkan çatışmalarda Fransız askerleri büyük zararlar görüyorlardı. Nihayet bu sivil direnişle baş edemeyen Fransız işgal kuvvetleri kenti boşaltmak zorunda kaldılar ve 11 Nisan 1920’de güneydeki demiryolu hattına çekildiler. Türkiye ile Fransa arasında yapılan 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşmasından sonra da 4 Haziran 1924’te bölgeyi tamamen terkettiler.
TBMM 1984 yılında Urfa halkının Fransız işgaline karşı gösterdiği bu şanlı direnişin anısını kalıcılaştırmak üzere şehrin adını Şanlıurfa olarak değiştirdi. Şanla irfanla kurduğumuz bu Türkiye Cumhuriyetinin şanlı şehri Şanlı Urfa sonsuza kadar şanıyla yaşayacaktır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder